muncur

muncur

1 Mart 2012 Perşembe

Kıbrıs sürprizi!

Eşim Ömer, ilişkimizin üçüncü yılında bir sürpriz yaparak Kıbrıs’ta 4 günlük bir tatil planı yapmış. 23 Ocak kışın tam göbeği donarız diye düşünürken Yavru Vatan bizi kavurucu olmasa da sıcağıyla karşıladı.

Kıbrıs’a ilk gidişimdi ve dizilerde, filmlerde gördüğümden bambaşka bir şehirle karşılaştık: Girne. Kasaba havasında desem yalan olmaz. Yanlış anlaşılmasın o tarzda sakin sessiz yerlere bayılırım. Sadece beklentim daha lüks bir şehirdi. Kumarhanelerin, eğlence mekanlarının olduğu. Belki de kış mevsimi diye çok ölü geldi. Zaten Kıbrıs’ın olayı kaldığın otele gideceksin ve bir daha da hiç çıkmayacaksın. Çünkü otellerin hepsinin içinde gazino var, çoğu da deniz kenarında.
Otel manzarası
 Biz Acapulco Otel’de kaldık. Genel olarak memnun kaldım, yemeklerine ise BAYILDIM! Hatta şöyle söyleyeyim sabah kalkıp “Acaba kahvaltıda ne gibi sürprizler vardır, hadi hemen gidelim” diye başlayıp. “Bugün biraz yüzelim de öğlen yemeğine yer açılsın” deyip, akşam da “tatlılardan kendimi uzak tutmak için ne yapsam” düşüncesiyle ayağa kalkıp her seferinde elim dolu şekilde dönmeyle son bulan akşam yemeklerimiz oldu. Hem de her gün!
Girne Limanı
Girne keşfedilmesi kolay, küçük bir şehir. Merkezde yapacak çok fazla bir şey bulamadık. İkinci gün keşfettiğimiz liman ve çevresi güzel. Sıcak bir havası var. İtalyan sahil kenti tadında. Etrafında bir sürü lokanta, içki içilecek bar, cafe var. İşin garip tarafı güzel balık yapan 1-2 tane lokanta var. Her tarafı denizlerle çevrili bir yerde balık ürünlerinin az olması beklentimi karşılamadı doğrusu. Bir öğleden sonra bira yanında denediğim kalamar ise yediğim en lezzetsiz kalamardı ki yiyemedim zaten. Bu arada aklıma gelmişken içki acaip ucuz. Öyle ki buradakinin yarı fiyatından bile az diyebilirim. Dönüşte valizimize biraz stok yaptık ne yalan söyleyeyim.

Trafiğin soldan akması da garipsediğimiz bir durum oldu. Her minibüse bindiğimizde hatalı sağlama yaptığımızı düşünüp panik olduk. İngiliz sömürgesinden gelen bir durum. Bir kaç yıl önce sağdan akan trafiğe geçelim demişler. Fakat 20  gün içinde o kadar çok kaza olmuş ki, bu sayı son 10 yılda yapılan toplam kaza sayısından bile fazlaymış. Dolayısıyla geri çekmişler. Alışan için çok zor adapte olmak.
Lefkoşa
Son gün gittiğimiz Lefkoşa da tamamen tarih kokan bir yer. Mardin tarzında binalar çok sayıda mevcut. Yürüyerek tüm tarihi yapıları gezebilirsiniz. Öyle ki yürürken yanlışlıkla Rum kesimine bile geçiş yapabilirsiniz. Çünkü hiç bir sınır yok. İnsanlar ellerini kollarını sallayarak diğer ülkeye geçebiliyor. Sadece girişte bir kaç polis var. Onlar da kim kimdir diye bakmıyor bile. Eğer turist gibi polis memurlarına “vizem yok pasaportla geçiş yapabilir miyim” diye sormasam muhtemelen ben de çaktırmadan geçecektim. Ama almadılar işte.

5 yıldızlı otellerde tam pansiyon sevenlerdenseniz Kuzey Kıbrıs tam size göre. Özellikle kış mevsiminde üşümeyeceğiniz bir tatil yeri. Ama sakinliği sevmiyorsanız kışın tercih etmeyin derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder