muncur

muncur

10 Ekim 2013 Perşembe

Kremalı Somonlu Makarna

Somonu ilk yediğimde lezzetinden hiç hoşlanmadığım için senelerce yemeği reddettim. Hamilelikte çok faydalı dediler yine tüketmedim. Ama emzirme döneminde faydalarını okuyunca bir şans daha vermeli, sevmesem de kızım için denemeli diye düşündüm.  İlk seferde fümesini tattım. Bayılmadım ama yedim. Daha sonra eşim somon ızgara yerken kenarından bir çatal alayım dedim ve sanki o hoşlanmadığım tat başka bir şeye dönüştü ya da zamanla zevkim değişti bilmiyorum. Bildiğim tek şey ızgarası ve makarnasının harika olması. Aldım evde de denedim ve sizinle paylaşıyorum...

 Malzemeler:
(2-3 kişilik)
Yarım paket tagliatelle(penne de tercih edebilirsiniz)
3 su bardağı su (ben makarnayı süzerek yapmam, suyunu çektiririm. Siz isterseniz süzerek tercih edin. 3 bardak su süzmeden yapacaklar için)
1 yemek kaşığı zeytinyağı
tuz

Somonlu harç için;
1 yemek kaşığı tereyağ
1 kalın dilim somon
1 paket krema
Bir tutam dereotu
Sarımsak
tuz

Üzerine;
Parmesan (Tulum  da tercih edebilirsiniz)

Yapılışı:
  • Öncelikle somonları küçük dilimler halinde doğrayın. Bir tencerede tereyağla somonları kavurun. Somonlar hafif renk değiştirince doğradığınız sarımsakları da ekleyin. Tatlar birbirine geçsin.
  • Kremayı ve tuzu da karışıma ekleyin. Birkaç dakika karıştırdıktan sonra dereotunu da ekleyerek ateşten alın.
  • Diğer bir tencerede suyunuzu kaynatın. Zeytinyağı ve tuzu, ardından makarnaları  ekleyerek karıştırın. İlk dakikalar makarnanın birbirine yapışmaması için önemlidir. Daha sonra ara ara karıştırarak suyunu çekmesini bekleyin.
  • Çeken makarnanın içerisine somonlu karışımı ekleyerek karıştırın. 
  • Servis tabağına alarak üzerine peynirinizi dökün. Ve yemeğimiz hazır!
Afiyet olsun :)

Kaldığım yerden... Ama biraz farkla

Otuzumda çatlaklarım ve selülitlerim oldu. Yüzüm gözlerim soldu. Çirkin oldum, aynaya bakmayı unuttum. Sosyallikten uzaklaştım, eski alışkanlıklarıma yabancılaştım. Uyumak lüksüm oldu. Bel ağrısı yeni trendim.. Ama OLSUN! Benim hayatıma bir GÜNEŞ doğdu ve bunların hiçbiri umurumda değil. Anne olmak ne kadar özveri isteyen bir şeymiş, ne kadar karşılıksızmış annemi otuzumda anladım.

Dünyanın en paha biçilemez en tarif edilemez sevgisiymiş. Gerçek AŞK diyordum ama o da değil. Daha fazlası daha gözü karası.


Çocuk sahibi olma fikrini çok zor kabul eden, sorumluluktan kaçan tek derdi gezmek keşfetmek olan ben bile İyi ki yapmışım diyorum. Yaşamımda yaptığım en doğru şey diyebilirim. Yani sözüm size çocuk sahibi olmaktan korkan arkadaşlarım -DOĞURUN! Bir gülümsemesi size gerçekten yaşadığınızı, bir amacınızın olduğunu hissettirecek.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Kızım gelmeden tütüsü geldii

Kim demiş doğum izninde bebeğini beklerken vakit geçmiyor diye. Benim gibi sürekli oyalanacak bir şeyler bulursanız sıkılmaya fırsatınız dahi olmuyor.

Evet gün itibariyle hamileliğimin 38+4 haftasındayım. Sayılı gün kaldı ama inanın bunca ay çabucak geçmişken şu son haftalarda miniğinizle buluşmayı beklemek çok zor oluyor. Bir çok annenin "Bunlar en rahat zamanların tadını çıkar" dediğini duyar gibiyim. Ama ben evimizin 'Güneş'iyle artık buluşmak istiyorum.
 

İşte bu bekleyişin olduğu günlerde internette dolaşırken kızım  için değişik neler yaparım diye araştırıp dururken tütülerin çok moda olduğunu farkettim. Hemen kolları sıvadım ve malzemeleri alıp Güneş'imin ilk tütüsünü yapmaya koyuldum.

Yapımı oldukça basit ama biraz vakit alıyor. Öncelikle yapmak istediğiniz tülü ve rengini seçiyorsunuz. Ben bu hamile halimle Eminönü'den gidip kırmızı ve beyaz olmak üzere 2 renk tül aldım. Beyazdan henüz bir şey yapmadım. Siz 2 renk de düşünebilirsiniz.

Malzemeler:
1-2 metre tül (ne kadar gideceğini tam kestiremedim çünkü ben 4 metre almıştım)
1 kalın lastik
makas
cetvel









Yapılışı:
  • Öncelikle tülü istediğiniz boyutun 2 katı büyüklüğünde 2 parmak kalınlığında seritler halinde kesiyorsunuz. Kızıma çok ufak giydireceğim için bizim tütümüzün ölçüleri 45x4 cm boyutlarında oldu.

  • Kalın lastiği kızınızın belinin kalınlığına göre bir kitap veya kutu kapağına geçirip (yapacağımız işlem daha kolay olsun diye) kestiğimiz şeritleri ikiye katlar pozisyonda lastiğin çevresine doladıktan sonra şeritin tam ortasından şekildeki gibi geçirip sıkıca sabitlenmesini sağlıyoruz. 

  • Bu işlemi lastik çevresi dolana kadar şeritler keserek tamamlıyoruz.
 İşte tütümüz hazır!

17 Mayıs 2013 Cuma

Havuçlu Kek

Hamileliğimin son haftalarında artık izne de ayrılmışken evde can sıkıntısından ne yapacağımı bilemiyorum. Çok yorucu şeyler de yapamadığım için kendimi kek yapmaya adamış durumdayım. Havuçlu kek, nam-ı diğer Issız Adam keki son denemelerimden biri. Görüntü ve lezzet açısından çok başarılı. Deneyin kararınızı siz verin.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Kuymak (Mıhlama)

Karadeniz'in eşsiz lezzetlerinden kuymak, yapımı kolay; tadıysa vazgeçilmez. Bu lezzeti biraz daha modernize ederek sizlerle paylaşacağım. Çünkü kuymakta kullanılan 2 tür peynir vardır bizim oralarda. Biri eski peynir dediğimiz tuzlu ve ağır bir peynir. Diğeri ise çeçil peyniri. Tarifimde her evde bulunan kaşar peynirini kullanacağım ama siz çeçil de kullanabilirsiniz.

Malzemeler:

3 çorba kaşığı mısır unu
Tereyağ
1 çay bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
Yarım çay bardağı süt
Su (2 bardak kadar ama kıvamına göre biraz daha eklenebilir)
Tuz

Hazırlanışı:
  • Teflon tavaya (veya seramik) bol miktarda tereyağ eklenir. (biraz zeytinyağ da ekleyebilirsiniz). Eriyen yağın üzerine mısır unu eklenerek güzel bir koku verene kadar 3-4 dakika karıştırılır.
  • Karışıma su ve süt eklenerek top top olan kısımlar hızlıca ezilir ve pürüzsüz bir kıvam elde edilir.(Kıvam yoğun puding kıvamı olacağı için suyu az gelirse tekrar su ekleyebilirsiniz)
  • Karışımımızı 4-5 dakika kısık ateşte pişirdikten sonra tuz ve kaşar eklenerek 1-2 dakika karıştırılır. Ardından 5-10 dakika daha karıştırmadan pişirmeye devam edilir. (Tereyağını bol koyduysanız yağı yukarıya çıkacaktır.) 
  • Kuymak genelde tabaklara servis edilmez, soğumadan tüketilmek üzere direkt tavadan ekmekle yenir. Ama zevki size kalmış.
Afiyet olsun! 

Not: Kuymak normalde dibi tutarak yapılırdı. "Kazımak" dediğimiz bu yanık kısmı yemezsen kuymak yemiş sayılmazdın. Fakat günümüzde artık temizliği rahat olduğu için teflon ve seramik tavalarda yapıldığı için bu tadı malesef alamaz olduk. Üşenmeyenler için alüminyum tavada yapmalarını şiddetle öneririm.


18 Mart 2013 Pazartesi

Sen seç aşçı pişirsin: Go Mongo!

Gittiğim mekanları yazmaya bir süredir ara vermiştim. Sebebiyse tamamen üşengeçlik. Fotoğraf makinemi yanımda taşımadığım için cep telefonuyla çekilmiş fotoların görsel açıdan doyurmayacağını düşünüp sürekli yazılarımı ertelerken kendime artık dur dedim. Makinem yoksa da olanla idare etmeliydim.


Hafta sonu evimize ve küçük miniğimize alışveriş yapmak için eşimle Ümraniye’deki  İkea’ya gittik. Biraz  dolaşıp alışverişi tamamladıktan sonra acıktığımızı hissederek kendimizi dışarı attık. Hemen yandaki Ümraniye Meydan’daki mekanlara bakarken gözüme Go Mongo çarptı. Eşime bir süredir lezzeti ve tarzından dolayı bahsettiğim bir mekandı. Soluğu içeride aldık.

Konseptlerini 'Moğol Barbeküsü' olarak nitelendiriyor mekan. Tarihi Moğolistan'da düzenlenen av partilerine kadar uzanıyor. Bu partilerde Moğollar avladıkları etleri, topladıkları sebzelerle birlikte kılıçlarıyla dilimleyerek ateşte pişirirlermiş. Konseptleri de işte tam böyle.

Yemeğinizi menüdeki hazır yemeklerden seçebileceğiniz gibi, tamamen kendi zevkinize göre malzemeler seçip aşçıya pişirmesi için gönderebiliyorsunuz. Ben ve eşim Moğol Barbeküsü’nü seçtik. Doymayanlar için limitsiz Mongo Büfe’yi de seçebilirsiniz. Garson sizin hazırlayacağınız yemek için size bir kase getiriyor. Kase gözünüze küçük gelebilir ama tıka basa doldurduğunuzda kesinlikle fazlasıyla yeterli oluyor. 

Kaseyi aldıktan sonra açık büfe bir alan var. İçeride onlarca çeşit buzlanmış ürün (kırmızı et çeşitleri, beyaz et, balık eti, soğan, biber, mısır, brokoli, ıspanak, soya filizi.... vs.) ve çeşitli soslar var. Bunlardan dilediklerinizi kaseniz taşana kadar seçebiliyorsunuz. Ardından hangi sosları seçeceğinize karar veriyorsunuz. Veee seçtikleriniz pişirilmek üzere aşçıya doğru yol alıyor.


Yaklaşık 5-10 dakika içerisinde yemeğiniz önünüzde hazır. Sosun et ve sebzelerle karışıp ateşin üzerinde kaynaşmasının ardından sonuç muhteşem. Hem bu tadı oluşturan da tamamen sizlersiniz.

Mekan farklı konseptiyle gönlümü ikinci kez çaldı. Fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde. Özel günlerde bile tercih edebileceğiniz bir mekan diyebilirim. Gidin ama bence kendi yemeğinizi kendiniz yaratın. Tadına doyum olmuyor.

22 Şubat 2013 Cuma

Bebeğim 25 haftalık!

Gebeliğimde 25. haftamı bitirmek üzereyim. 6 aylık hamile olduğumu söyleyebilirim. Neler mi yaşıyorum. Hamileliğin klasik şikayetleri galiba. 9 saat oturarak çalıştığım için kuyruk sokumumda ve belimde ağrılarım oluyor. Neyse ki arkadaşım Nur'un oturma simidini önermesiyle kullanmaya başladım ve sıkıntım azaldı. Aynı sorunu yaşayan arkadaşlar varsa rahatlıkla tavsiye edebilirim.

Hareketlerimde de bariz bir yavaşlık oluşmaya başladı. Sanki karnımın içinde bir futbol topu varmış gibi eğilmek kalkmak dert olmaya başladı ki bu göbek daha da büyüyecek arkadaş! :)

Bunları yazarken bebeğim de içimde günlük antrenmanını yapıyor. Bazen öyle tekmeler atıyor ki kıyafetimin üzerinden rahatlıkla gözlemleyebiliyorum.

Kıyafetlerimin bir çoğu üzerime olmadığı için minik alışverişler yaptım. Hamile kıyafetleri yerine büyük beden kıyafetler almayı tercih ediyordum. Ama şu son 3 ayımda koca göbeğimi gururla göstermek için gebe kıyafetlerine yoğunlaşacağım gibi görünüyor.

Bu arada 2 hafta önce evimi taşıdım. Hamileyken yapılacak iş değilmiş onu anladım :) Eğer hamileyseniz ve sizin de kafanızda taşınmak gibi bir fikir varsa çok ağırlaşmadan  halletmenizi öneririm.


23 Ocak 2013 Çarşamba

Yeni hayatım

Uzun süredir klavyenin başına oturup bloğuma bir şeyler yazmadığımı farkettim. Bu biraz da değişen hayatımdan kaynaklı bir durum galiba. Ne mi değişti hayatımda? Tam 5 aylık hamileyim :)

Hamilelik karar vermem açısından sancılı ve zor bir süreç oldu. Kendimi hiç anne adayı gibi göremiyordum. Her şeyin bir zamanı var derler ya. Bir gün geldi vee anne olmalıyım dedim :) bu duruma en çok sevinen tabi ki eşim oldu çünkü evliliğimizin başından beri bu günü bekliyordu.

Kısaca özetlersek benim de hamileliğim bir çok kadın gibi ilk 3 buçuk aylık dönemde mide bulantıları ve mide yanması ile geçti. Özellikle dördüncü aydan sonra hamileliğimin en keyifli zamanlarını yaşıyorum. Mide yanmam ve gaz sancılarım artmış olsa da galiba vücut bunlara alışıyor ve keyfini çıkarmaya başlıyor insan.

Yaklaşık 10 gündür bebeğimin hareketlerini hissetmeye başladım :) bazı okurlar kızabilir ama önceleri bu hareketlenmeyi hissettiğimde çok korkacağımı düşünüyordum. Düşünsenize içinizde bir canlı var ve kıpırdıyor! Ama öyle olmuyormuş. Tarif edilemez bir duygu. İçinizde sizinle aynı dünyayı paylaşan, sizinle hayat bulan minicik bir canlı var.

Bebeğimin cinsiyeti kız. 21. hafta itibariyle 23 cm boyunda ve 350 gram. Ayrıntılı ultrasonda gördüğümüz görüntülerle kime benzediğiyle ilgili yorumlara başladık bile :) Adı konusunda eşimle fikir ayrılığına düştüğümüz için şimdilik rafa kaldırdık.

Daha beşinci ayımızda olmamıza rağmen neredeyse 6 ay giyebileceği kıyafetlerini tamamladık diyebilirim. Ne yapayım o kadar sevimli şeyler var ki kendimi bir türlü durduramıyorum.


Bu arada uzun süredir bıraktığım örgüye de bebeğimin sayesinde geri dönmüş oldum. Önce yün bir şort sonra da minik bir elbise ördüm. Merak edenler için detaylarını başka bir yazımda paylaşacağım.