muncur

muncur

9 Mart 2012 Cuma

Evet ben de uçtum!

Bu deneyimimi paylaşmam lazım çünkü harika bir haz! Mutlaka denenmeli ve inanın korkacak hiçbir şey yok.

Bundan 4-5 sene önce Ölüdeniz’e tatile gittim. Şu anda taze anne olan iş arkadaşım Nur ile adrenaline dünden razı iki çatlak yamaç paraşütü yapmaya karar verdik. Eee ne de olsa Ölüdeniz’e gitmişken yamaç paraşütü yapmadan dönmek olmaz değil mi?

Kararımızı verdikten sonra bunu paragliding firmalarıyla paylaşmak istedik. Şu an ismini hatırlamadığım köşedeki firmayla pazarlık yaparak ertesi gün öğle vakti uçmak üzere el sıkıştık.

Sabah uyandığımda heyecanlıydım(korku anlamında değil) çünkü ayaklarım 1600 metre yüksekte boşlukta sallanacaktı! Bizi Babadağ’ın tepesine çıkaracak olan safari aracını beklemek üzere firmada soluğumuzu aldık.  Önce bize vermeleri gereken spor ayakkabı kalmadğını öğrendik (tatil yerine de terlik ve sandaletle gelmiştik) Spor ayakkabı  babadağdan yokuş aşağı paraşütü havalandırmak için koşarken gerekli bir aparattı. Tek kalan 39 numara spor ayakkabıyı ben giydim. (Aslında Nur giymişti ama ben huysuzlanınca bana verdi canım arkadaşım). Nur’un da terliklerinin altını ilkel yöntemlerle bantladık! :) olay ucuz etin yahnisine döndü anlayacağınız. Neyse beklemeye devam ederken biraz gazete okuyayım dedim. İkinci sayfayı açtığımda ne göreyim “Yamaç paraşütü yapan turist öldü”!. Şaka gibi, bir kaç dakika kalakaldım. Acaba bu bir işaret mi, aksilikler üst üste geliyor diye düşünürken aracımız geldi.

Yol boyunca keyifsizdim. “ÖLDÜ”! Hayır bari hemen öldü yazmayın, vefat etti falan diyin. Gözüme sokar gibi :) Zorlu yollar ve rampaların ardından tepeye vardık. Bizim gibi bir sürü insanı görünce rahatladım. Ardından hazırlıklar başladı.
Uçuş hazırlıkları
Önce birlikte uçacağım kişiyle tanıştım, sonra paraşüt kıyafetleri giyildi, kasklar takıldı. Birlikte havalanacağım kişi ne yapmam gerektiğini anlattı “Seninle birbirimize bağlıyız(ne romantik :P) ben koşmaya başla dediğimde koş ve hiç durma çünkü rüzgar seni durduracak, sen koşmaya devam et.”
Sıramızı beklemeyi de biliriz
Kısa eğitimin ardından o an geldi. Hazırlandık ve ben koşmaya başladım. Artık kendimi nasıl koşmaya hedeflediysem rüzgar bizi kaldırdıktan sonra hala havada koşamaya devam etmişim :) arkada kalanlar anlattı. Siz düşünün nasıl eğlence yaşatmışım insanlara.
Veee havalandık
Şimdi asıl kısmı anlatmak istiyorum: Uçuyoruz! Evet belki paraşüt desteğiyle evet belki kendi istediğim yöne değil ama havadayım ve ayaklarımın ucundan Ölüdeniz’i seyrediyorum. Evler, yollar, yatlar ufacık! Uçakta olduğun gibi bir his değil bu öyle özgür, öyle kuş gibi!
 
Tabii Özveri bu kadarla kalır mı?
 Eee dedim bu kadar mı aksiyon?
Hayır dedi istersen bazı aksiyonlar deneyebiliriz.
Evvet dedim hemen!

Sağa sola savrularak aşağı doğru uçacakmışız. Gökyüzünde 45 derece açıyla sağa sola eğildiğinizi düşünün. İçiniz gondola bindiğinizdeki o hisle doluyor. Yaklaşık 1 dakika süren küçük aksiyondan sonra devam edelim mi dedi. Bir evet daha :) bu defa teknik isimlerini bilmiyorum ama havada yine 45 derece açıyla eğilip sola doğru bilmem kaç kilometre hızla dönmeye başladık! İşte bu aksiyondu. Havada topaç gibi aşağı doğru inmeye başladık. Devam etsek kumsalı delicez o kadar :) Neyse ki o kadar sürmedi çünkü o hızla boğazım o kadar kurudu ki yanıma su almadığım için bin pişman oldum. Sonrası hafif süzülmelerle geçti vee kumsala iniş yaptık.

Yükseklik korkunuz varsa bile bir anlık cesaret, mutlaka deneyin. Kaç kez geliyoruz şu dünyaya!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder